3 Ekim 2014 Cuma

Gülhane

Merhabalar :)

Uzun bir aranın ardından güzel lezzetlerle ve amatör önerilerimle sizlerleyim. Bu sefer ki yayınım biraz uzun olacak diyebilirim. Biriktirdiğim anıları paylaşacağım sizlerle. Her lezzet de bir anıdır esasında...

Öncelikle yeni denediğim bir mekan hakkında yazmak istiyorum. Akasya avm de bulunan bir restaurant burası. Mekanın ismi Gülhane. Eğer dönersever biriyseniz denemenizi tavsiye edeceğim bir yer. Ben iskendere aşık bir insanımdır. Küçükken bile iskender denilince gözümde kızgın yağın iskenderin üzeirine dökülmesi gelirdi ve kendimden geçerdim. Belki kulağa delice gelebilir ama yemek sevdamın ne kadar zamandır devam ettiği konusunda da size küçük bir ipucu verebilir bu anım. Bu nedenle bu seferki iskender maceramda burayı denemeye karar verdim. Açıkçası başta pek de iyi düşüncelerim yoktu. Çünkü et yemekleri konusunda özellikle dönerde ve iskenderde hassas bir insanım. Her yerde yiyemiyorum. Hazır olanları ise hiç sevmiyorum. Ama Gülhane tam anlamıyla beni şaşkına çevirdi. Adeta önyargılı düşünce yapımdan utandım. Etin tadı, sosun kıvamı ve tadı, yağı ve yoğurdu gayet güzeldi. Et ağır değildi ve en sinir olduğum kuyruk yağı kokusu ya da herhangi bir koku yoktu. Yedikten sonra midemi rahatsız etmedi. Biraz ayrıntılı değindim ama dediğim gibi et benim için çok hassas bir konu. Sosa gelirsek o konuda da bir anımdan bahsetmek istiyorum. Akmerkezde yıllar önce bir iskender yemiştim. Mekanın adını hatırlayamadığım için paylaşamıyorum. Eti berbattı onu geçtim sosun tadı daha da kötüydü. Bu nedenle sos konusu da önemli bir konu teşkil ediyor. Gülhane'nin sosu da gayet güzel ve lezzetliydi.

Bu arada yemeğin resmini paylaşmadan önce mekanın hizmetinin de gayet hüş olduğunu söylemek istiyorum. Garsonlar gayet ilgiliydi ve kibarlardı. Bunu neden özellikle belirtmeme gelirsek nedeni geçen gün gittiğim Filizler Köftecisi'nde büyük hayal kırıklığına uğramamdı. Arkadaşlarla beraber gittiğimiz bu mekanda kahvaltı yapmak istedik. Ve sonuç tam bir hayalkırıklığıydı. Söylediklerimiz bir adet Osmanlı Kahvaltı Tabağı (32 TL) ve bir adet Üsküdar Kahvaltı Tabağıydı (19,50 TL). Kesinlikle kötü bir sunumun yanısıra tabaklar resmen boştu. Adı sanı olan bir yerin böyle kahvaltı tabağı olması gayet üzücüydü açıkçası. Eğer bir gün arkadaşlarla buluşup kahvaltı yapacağız diyorsanız ve amacınız 'doymaksa' Beşiktaş kahvaltıcılar sokağına uğramanızı tavsiye ederim. Özellikle Faruk ve Pişi gayet güzel ve hesaplı mekanlar. Filizler Köftecisi belki ana yemekler konusunda iyi olabilir ama kahvaltıda sınıfta kalan bir mekan. Evet anlatağım olaydan çok uzakta kalmışım. Konumuz hizmet kalitesiydi. Öncelikle garsonlar katiyen ne istediğinizi anlamıyorlar masamıza birkaç kez istemediğimiz siparişler geldi bun geçtim hesabı ödedikten sonra garson arkamızdan 'selam bırakmışlar' ifadesini kullandı. Şimdi biz öğrenciyiz sen ne bekliyorsun ağabey bizden. Zaten iki kahvaltı tabağı söyleyip üç kişi bölüşmüşüz. Ayrıca bahşiş bırakmak için öncelikle güzel bir servis ve iyi bir hizmet kaltesi gerekir. Burdan kendisine tek bir sözüm var eğer vapur ve motor çalışıyor olsaydı Filizler Köftecisi'ne gelmek gibi bir hatada bulunmayacaktık. Paşa paşa Beşiktaş'da kahvaltımızı yapacaktık.

Uzun lafın kısası iyi bir yemek için güzel bir sunum ve iyi bir hizmet kalitesi gerekiyor.

Son olarak İskenderin resmini paylaşıyorum ve uzun yazımın sonunda sizlere veda ediyorum.

Lezzetli günler dilerim :)




Unutmadan kısa bir not olarak ana yemek sonrasından bahsetmek istiyorum :) Caribou'daki minik Latte kaçamağımın fotoğrafıda sizlerle :)








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder